BRIGHTON EYE
Brighton'a yapılacak olan ikon, sanırım inşaa çalışmaları başladı, West Pier'in onunde bir takım çalışmaların dün başlamış oldugunu gördüm. London Eye gibi, butun sehri 360 derece gözlemlememizi saglayacak bir yapı olacakmış.
183 metre yukseklikte yapılması planlanıyormuş.
11 Nisan 2010 Pazar
6 Nisan 2010 Salı
Brighton'da ulaşım
''PLEASE GIVE UP THIS SPACE TO A PERSON IN A WHEELCHAIR''
Brighton, 2006 yılından beri her yaz gelip, kısa süreli kaldıgım Ingiltere'nin West Sussex bolgesinde bulunan guney sehri, 27 haziran 2009'dan beri de sürekli yasadigim yer.
250.000 nufuslu sehir, yaz aylarında turist ve yabancı uyruklu ogrencilerle iki katına cıkıyormus; Londra'ya tren ile 45 dakika mesafede olmasi ve benim gibi gozleri deniz arayan kisilerin favori sehri.
Engellilerin yaşaması için varedilmiş bir şehir bana göre; toplu taşımacılık ona göre düzenlenmiş, istisnasız bütün otobusler tekerlekli sandalye kullanıcılarına göre, her otobusun içinde tekerlekli sandalye için alan ve de 3 bebek arabası bölümü bırakılmış, otobuslere evcil hayvanlarınızla da binebiliyorsunuz. Otobuse bindiginizde elinizdeki alıs-veris torbalarini koyabileceginiz bir stand yapilmis, o standa scooter'i ile binen bir cocugun scooter'ini koyma imkani da verilmis. Eger tren istasyonuna bavulu ile giden bir yolcu iseniz bavulunuzu da oraya koyma konforunu size saglamis otobusler.
Trenler de ise, yine tekerlekli sandalyelilerin oturacagi ayrı bolumler, bisikletliler icin bisikletini baglayip oturabilecekleri bolumler diger kisilerden ayrılmıs durumda. Tum vagonlarda ise anneler icin cocuklarinin altbezlerini degistirebilecegi, engellilerin kullanabilecegi tuvaletler mevcut.
Bazı otobus soforleriyle de rampa konusunda sorun yasamadim degil ama gerekli yere elektronik mektubu gonderdigimde beni muhatap alip karsiliginda bana zarflı mektup ile geri donduler, ustelik icine bedava otobus bileti de koymuslardi; Istanbul'da ise butun sikayet mektuplarim cevapsiz kalmisti.
Bir otobus soforu var ki, bir insan meslegini nasıl bu kadar sever; otobusu kullanirken surekli sarkılar soyleyip, ıslık caliyor, yolculara inmek icin kullandıgımız dugmelere basmamamizi onun yerine ''din din din'' diye ona seslenmemizi soyluyor, sabahlari o sofore denk gelirsem gunum cok keyifli basliyor, ayrica Turk oldugumu ogrendiginden beri bana ''Merhaba, nasilsin? Hoscakal'' diyerek tum yolculardan ayrı hissetmemi saglıyor.
Turkiye'de ise otobus soforlori ile her zaman problem yaşadım bunu da Hakkı Devrim 29 mayıs 2007 tarihli Radikal gazetesinde ''Engelli ile Otobüs şöförü'' başlıklı yazısında kaleme almıştı;
''Engelli ile otobüs şoförü''
Okan'ın Makina kadrosunda, Ömür Kınay da benim gibi misafir. Cumartesi akşamları ben saatlerce olduğum yerde hiç kımıldamadan oturuyorum ya! Pek güzel, akıllı, çalışkan ve bunların sonucu bilgili bir genç kız olan Ömür de oturuyor. Aramızdaki fark, ben dikilip yürüyebildiğim halde, o tekerlekli sandalyesinden ayrılamıyor.
Cumartesi akşamı Ömür'le baş başa konuşuyorduk. Ciddî bir şikâyeti vardı kızımın.
Otobüs şoförlerinden dert yandı. Toplu taşıta binerken yalnızsa, arabasını katlayıp almak ve Ömür'e de biraz destek olmak üzere birinin ona yardımı gerekiyor. Cebinde Engelli Kartı var.
Toplu taşıt bilet al demeyecek ona. Şoförün lütfedip yerinden kalkacak ve birkaç dakika gecikmeyi göze alarak Ömür'ün otobüse binmesine yardım edecek. Bunu bir yolcu da yapabilir elbette, ama şoförün razı olması şart.
– Yardımcı olmuyorlar, diyor. Israr ederseniz insanı terslemekten, kalp kırmaktan da geri durmuyorlar.
– Taksi şoförleri de böyle kaba mı davranıyor?
– Uzak bir yere gidecekseniz alıyorlar. Kısa mesafelerde onlar da yanaşmıyor.
– Benzer başka sıkıntıların oluyor mu?
– 23 mayıs çarşamba günü saat 15.00'te Ataköy merkez durağında 34 BC 1737 / A 116 plakalı otobüsün şoföründen rica ettim. Cevap bile vermedi.
Şikâyet etmiyorum, hayır! Kendim arayacağım. Şansım varsa rastlarım, otobüs plakalarını gözetlemeye başladım bile. Bulursam o insafsızı, ne yapacağıma da o zaman karar vereceğim. '' Hakkı Devrim
Ingiltere'de Trene binmeden once gorevli size mutlaka ineceginiz istasyonu soruyor ki, inmek istediginiz durakta bir gorevli onceden bulunup size rampayi acabilsin diye. Sistem kurulmus tıkır tıkır işliyor.
Brighton, 2006 yılından beri her yaz gelip, kısa süreli kaldıgım Ingiltere'nin West Sussex bolgesinde bulunan guney sehri, 27 haziran 2009'dan beri de sürekli yasadigim yer.
250.000 nufuslu sehir, yaz aylarında turist ve yabancı uyruklu ogrencilerle iki katına cıkıyormus; Londra'ya tren ile 45 dakika mesafede olmasi ve benim gibi gozleri deniz arayan kisilerin favori sehri.
Engellilerin yaşaması için varedilmiş bir şehir bana göre; toplu taşımacılık ona göre düzenlenmiş, istisnasız bütün otobusler tekerlekli sandalye kullanıcılarına göre, her otobusun içinde tekerlekli sandalye için alan ve de 3 bebek arabası bölümü bırakılmış, otobuslere evcil hayvanlarınızla da binebiliyorsunuz. Otobuse bindiginizde elinizdeki alıs-veris torbalarini koyabileceginiz bir stand yapilmis, o standa scooter'i ile binen bir cocugun scooter'ini koyma imkani da verilmis. Eger tren istasyonuna bavulu ile giden bir yolcu iseniz bavulunuzu da oraya koyma konforunu size saglamis otobusler.
Trenler de ise, yine tekerlekli sandalyelilerin oturacagi ayrı bolumler, bisikletliler icin bisikletini baglayip oturabilecekleri bolumler diger kisilerden ayrılmıs durumda. Tum vagonlarda ise anneler icin cocuklarinin altbezlerini degistirebilecegi, engellilerin kullanabilecegi tuvaletler mevcut.
Bazı otobus soforleriyle de rampa konusunda sorun yasamadim degil ama gerekli yere elektronik mektubu gonderdigimde beni muhatap alip karsiliginda bana zarflı mektup ile geri donduler, ustelik icine bedava otobus bileti de koymuslardi; Istanbul'da ise butun sikayet mektuplarim cevapsiz kalmisti.
Bir otobus soforu var ki, bir insan meslegini nasıl bu kadar sever; otobusu kullanirken surekli sarkılar soyleyip, ıslık caliyor, yolculara inmek icin kullandıgımız dugmelere basmamamizi onun yerine ''din din din'' diye ona seslenmemizi soyluyor, sabahlari o sofore denk gelirsem gunum cok keyifli basliyor, ayrica Turk oldugumu ogrendiginden beri bana ''Merhaba, nasilsin? Hoscakal'' diyerek tum yolculardan ayrı hissetmemi saglıyor.
Turkiye'de ise otobus soforlori ile her zaman problem yaşadım bunu da Hakkı Devrim 29 mayıs 2007 tarihli Radikal gazetesinde ''Engelli ile Otobüs şöförü'' başlıklı yazısında kaleme almıştı;
''Engelli ile otobüs şoförü''
Okan'ın Makina kadrosunda, Ömür Kınay da benim gibi misafir. Cumartesi akşamları ben saatlerce olduğum yerde hiç kımıldamadan oturuyorum ya! Pek güzel, akıllı, çalışkan ve bunların sonucu bilgili bir genç kız olan Ömür de oturuyor. Aramızdaki fark, ben dikilip yürüyebildiğim halde, o tekerlekli sandalyesinden ayrılamıyor.
Cumartesi akşamı Ömür'le baş başa konuşuyorduk. Ciddî bir şikâyeti vardı kızımın.
Otobüs şoförlerinden dert yandı. Toplu taşıta binerken yalnızsa, arabasını katlayıp almak ve Ömür'e de biraz destek olmak üzere birinin ona yardımı gerekiyor. Cebinde Engelli Kartı var.
Toplu taşıt bilet al demeyecek ona. Şoförün lütfedip yerinden kalkacak ve birkaç dakika gecikmeyi göze alarak Ömür'ün otobüse binmesine yardım edecek. Bunu bir yolcu da yapabilir elbette, ama şoförün razı olması şart.
– Yardımcı olmuyorlar, diyor. Israr ederseniz insanı terslemekten, kalp kırmaktan da geri durmuyorlar.
– Taksi şoförleri de böyle kaba mı davranıyor?
– Uzak bir yere gidecekseniz alıyorlar. Kısa mesafelerde onlar da yanaşmıyor.
– Benzer başka sıkıntıların oluyor mu?
– 23 mayıs çarşamba günü saat 15.00'te Ataköy merkez durağında 34 BC 1737 / A 116 plakalı otobüsün şoföründen rica ettim. Cevap bile vermedi.
Şikâyet etmiyorum, hayır! Kendim arayacağım. Şansım varsa rastlarım, otobüs plakalarını gözetlemeye başladım bile. Bulursam o insafsızı, ne yapacağıma da o zaman karar vereceğim. '' Hakkı Devrim
Ingiltere'de Trene binmeden once gorevli size mutlaka ineceginiz istasyonu soruyor ki, inmek istediginiz durakta bir gorevli onceden bulunup size rampayi acabilsin diye. Sistem kurulmus tıkır tıkır işliyor.
Etiketler:
brighton,
engelli,
hakkı devrim,
iett,
londra,
omur kinay,
ömür kınay,
tekerlekli sandalye,
west sussex
5 Nisan 2010 Pazartesi
Ingiltere'de Bayramlar
HAPPY EASTER
Ingiltere'de paskalya'nın Ingilizler icin çok da önemli olmadıgını dusunuyordum, buraya geldim geleli bir Christmas cılgınlıgı'na sahit olmustum ki iki ay oncesinden baslamisti magaza vitrinlerinin Christmas hazırlıgı, oncesinde Halloween (Cadılar Bayramı) vardı o da normalde bir gece olmasina ragmen burada iki gun iki gece kutlandi tabiki haftalar oncesinden magazalarda cılgın aksesuarlar yerini bulmustu... Christmas ile ilgili o hazirligin sonucunu goremedim cunku beş gun oncesinden 17 aralık'ta üç haftalık izinden faydalanıp Turkiye'ye gitmistim.
Neyse, dun arkadaslarla (Italyan ve Ispanyol) onceden sozlestigimiz gibi Paskalya yemegine gitmeye yola cikacaktim ki, evden ayrılmadan kaldıgım Ingiliz aile bana kocaman paskalya yumurtasi seklinde cikolata verdi, biranda kendimi bizim Seker bayramında gibi hissettim cocuklar gibi mutlu oldum, tabi ki o dev gibi yumurta seklindeki cikolata'yi yiyebilecegimin sevinciydi bu; donup odama cikolatamı sakladım...
Otobus duragina vardigimda durakta bekleyen Ingilizler teker teker ''Happy Easter'' demeye basladilar bana, ben de kendilerine aynı sekilde yanıt verdim, biranda bayram havasina girdim, otobusden inenler, binenler herkesin bu bayramı boyle cosku ıcınde kutlamaları beni sasirtti acikcasi cunku ben Istanbul'dayken bayramlari sadece evin icinde ailemle hissedebiliyorum, disari ciktigimda sadece bayram coskusu denen durumu cocuklarda gorebiliyordum.
Katolikler icin bu bayramın daha onemli oldugunu biliyordum; arkadaslarimin yanına vardigimda yapilan yemeklerden ve yemegin sonunda ikram edilen Paskalya yumurtasi seklindeki cikolatayi gorunce bu bilgimi gorduklerim besledi, benim cikolatamin iki katı buyuklugunde ''yumurta bicimli cikolata'' onumuzdeydi ve bunu hic usenmemisler gelirken bavula atıp getirmisler.
Bayramlar aileniz, dogup buyudugunuz cevre ve arkadaslarinizdan uzaktaysaniz pek bayram olmuyor buralarda ama yeni arkadasliklar ile birbirinize destek oluyorsunuz boyle zamanlarinizda; Kurban Bayramı'mı burada gecirmek zorunda kalmistim ve iki-uc Turk arkadas toplanıp bize ait yemekler, borekler, tatlilar yapip bayrami bayram gibi gecirmeye calismistik, okulumuzda ogrencilere saygi gosterip bizlere 3 gunluk tatil vermisti.
Simdi dun sakladigim cikolatimi yemeye baslayabilirim.
Ingiltere'de paskalya'nın Ingilizler icin çok da önemli olmadıgını dusunuyordum, buraya geldim geleli bir Christmas cılgınlıgı'na sahit olmustum ki iki ay oncesinden baslamisti magaza vitrinlerinin Christmas hazırlıgı, oncesinde Halloween (Cadılar Bayramı) vardı o da normalde bir gece olmasina ragmen burada iki gun iki gece kutlandi tabiki haftalar oncesinden magazalarda cılgın aksesuarlar yerini bulmustu... Christmas ile ilgili o hazirligin sonucunu goremedim cunku beş gun oncesinden 17 aralık'ta üç haftalık izinden faydalanıp Turkiye'ye gitmistim.
Neyse, dun arkadaslarla (Italyan ve Ispanyol) onceden sozlestigimiz gibi Paskalya yemegine gitmeye yola cikacaktim ki, evden ayrılmadan kaldıgım Ingiliz aile bana kocaman paskalya yumurtasi seklinde cikolata verdi, biranda kendimi bizim Seker bayramında gibi hissettim cocuklar gibi mutlu oldum, tabi ki o dev gibi yumurta seklindeki cikolata'yi yiyebilecegimin sevinciydi bu; donup odama cikolatamı sakladım...
Otobus duragina vardigimda durakta bekleyen Ingilizler teker teker ''Happy Easter'' demeye basladilar bana, ben de kendilerine aynı sekilde yanıt verdim, biranda bayram havasina girdim, otobusden inenler, binenler herkesin bu bayramı boyle cosku ıcınde kutlamaları beni sasirtti acikcasi cunku ben Istanbul'dayken bayramlari sadece evin icinde ailemle hissedebiliyorum, disari ciktigimda sadece bayram coskusu denen durumu cocuklarda gorebiliyordum.
Katolikler icin bu bayramın daha onemli oldugunu biliyordum; arkadaslarimin yanına vardigimda yapilan yemeklerden ve yemegin sonunda ikram edilen Paskalya yumurtasi seklindeki cikolatayi gorunce bu bilgimi gorduklerim besledi, benim cikolatamin iki katı buyuklugunde ''yumurta bicimli cikolata'' onumuzdeydi ve bunu hic usenmemisler gelirken bavula atıp getirmisler.
Bayramlar aileniz, dogup buyudugunuz cevre ve arkadaslarinizdan uzaktaysaniz pek bayram olmuyor buralarda ama yeni arkadasliklar ile birbirinize destek oluyorsunuz boyle zamanlarinizda; Kurban Bayramı'mı burada gecirmek zorunda kalmistim ve iki-uc Turk arkadas toplanıp bize ait yemekler, borekler, tatlilar yapip bayrami bayram gibi gecirmeye calismistik, okulumuzda ogrencilere saygi gosterip bizlere 3 gunluk tatil vermisti.
Simdi dun sakladigim cikolatimi yemeye baslayabilirim.
Etiketler:
brighton,
cadılar bayramı,
easter,
halloween,
ingiltere,
kurban bayramı,
paskalya,
şeker bayramı
2 Nisan 2010 Cuma
Empati
İstanbul Kültür Üniversite'sinde bitirme projesi olarak hazırladığım kısa-animasyon filmim.
izlemek icin link; http://iletisim.atauni.edu.tr/kff2010/kar10/orta.asp?istek=empati&tur=1
17 Ağustos 1999'dan sonra tekerlekli sandalye ile Istanbul'da yaşamanın zorluğunu deneyimleyip hazırlamaya çalıştığım filmimin amacı;
Evrensel bir sorun olan ama etkili sonuçlar elde edilemeyen ve özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde engellilerin yaşam hakkının zorluklarına yönelik bir eleştiri niteliğindedir.
Yapılan araştırmalara göre (2007) yaklaşık 8,5 milyon engelli var ülkemizde.
Yine ülkemizde engelliler düşünülerek altyapısı hazırlanmış tek bir bölge, mahalle, pilot bölge bile yoktur.
Anayasa’nın 50. Maddesi’nde açıkça belirtildiği gibi “kimse yaşına, cinsiyetine, gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar”.
Yine Anayasa’nın 61. Maddesi’nde “devlet harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malul ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir yaşam düzeyi sağlar. Devlet sakatların (yasada dahi engelliler sakat olarak anılmışlardır/Ö.K.) korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır”.
Türkiye, yukarıda da görüldüğü gibi, kendi anayasasında ve çeşitli uluslararası anlaşmalarda engellilerin haklarının korunmasına yönelik ilgili maddeleri kabul etmiş olmakla birlikte, gündelik hayatta mimariden, engelllerle bir arada yaşama kültürüne kadar uygulamada kolaylaştırıcı çalışmaları gerçekleştirememiştir.
Dolayısıyla sorun yasal engeller olmamasına karşın, engellilerle engelsizlerin bir arada üretken bir yaşamı paylaşamama ve bu konuda bir geleneği ve kültürü oluşturamama sorunu olarak belirmektedir. Engelliler nüfusun %12’sini oluşturmasına karşın, böyle bir kitle kapalı mekanlara, üretken olmayan ve değer yaratmayan hayatlara mahkum edilmiş durumdadır.
FİLMİN OLUŞUMUNDAKİ İSİMLER;
Yazan&Yöneten: / Written and Directed by: Ömür KINAY
Yapım: / Production: Ömür KINAY
Animasyon / Animated by: Gökçe ERVERDİ - Can SÖYLEMEZ
Müzik / Music produced by: Ceza ( Engeller) *bu projeye özel Ceza ”Engeller” isimli parça yapmıştır.
Seslendirme / Voice over artist: Okan BAYÜLGEN
Çeviri / Translated by: J.Deniz Tonka ELTON - Gül ÖNDEREN
Kurgu / Editing: C.Can SÖYLEMEZ - Ahmet BİKİÇ
Afiş ilüstrasyon / Poster illustrated by: Gökçe ERVERDİ - Can SÖYLEMEZ
Afiş&Dvd tasarım / Poster&Dvd design by: Berk ERKER
TEŞEKKÜRLER / Thanks to
İ.K.Ü.Mütevelli Heyet Başkanı İnş.Yük.Müh.Fahamettin AKINGÜÇ
Prof. Dr. Nükhet GÜZ
Prof. Dr. Simten GÜNDEŞ
Doç. Dr. Selçuk HÜNERLİ(Danışman hocam)
Doç. Dr. Bülent KÜÇÜKERDOĞAN
Öğr. Gör. Şafak Taner TAVKUL
Öğr. Gör. Mehmet Naci DEDEAL
Öğr. Gör. Hakan İŞÖZEN
Öğr. Gör. Salih KALAFATOĞLU
—————————————–
Cansel ELÇİN (Kiproko Film)
Sühan CEBECİ (Ceza - Menejer)
Hakan TAŞKIRAN
Eray Dinç
Togay BERKMEN
Etiketler:
empati,
istanbul kultur universitesi,
omur kinay
kısa-ca
Canlandırma ve deneysel filmler, resim yapmak ilgi alanlarım arasında. (‘’Kün’’ isimli kısafilmim 2007 yılında, Malatya İnönü Üniversitesi Kısa Film Festivali’nde Jüri özel ödülü; 14. Adana Altın Koza Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülü ve Yıldız Teknik Üniversitesi Festivalinde en iyi ikinci film ödüllerini almış, 2007 Fransız sokağı gösterimi, Nokia Nseries ilk 50 film, 19. Ankara Uluslararası Film Festivali gösterimlerine kabul edilmiştir.
ÖMÜR KINAY FİLMOGRAFİ- Yönetmen
1. O an / Mayıs 2006 - Senaro - Yönetmen
2. An be an / Kasım 2006 - Senaryo - Yönetmen
3. Kün / Ocak 2007 - Senaryo - Yönetmen
4. Güneşin Krallığı / Nisan 2007 - Senaryo - Yönetmen
5. U Dönüşü / Mayıs 2007 - Senaryo - Yönetmen
6. Karşımdaki / Mayıs 2008 - Senaryo - Yönetmen
7. Empati / Haziran 2009 - Senaryo - Yönetmen
ÖMÜR KINAY FİLMOGRAFİ- Sanat Yönetimi - Yapım
1. Şüphe (Yön:Elif Ertürk) / Nisan 2007 - Sanat Yönetmeni
2. Karanlığı Taramak (Yön:Elif Ertürk) / Aralık 2007 - Sanat Yönetmeni
3. İkinokta Üst üste (Yön:Elif Ertürk) / Mayıs 2008 - Sanat Yönetmeni
4. Umut (Yön: Aykut Kıcı) / Haziran 2009 - Storyboard
5. 4 Çehar (Yön: Ömer Faruk Yardımcı) / Haziran 2009 - Yapım Koordinatörü
6. Empati (Yön: Ömür Kınay) / Haziran 2009 - Yapım
ÖMÜR KINAY FİLMOGRAFİ- Yönetmen
1. O an / Mayıs 2006 - Senaro - Yönetmen
2. An be an / Kasım 2006 - Senaryo - Yönetmen
3. Kün / Ocak 2007 - Senaryo - Yönetmen
4. Güneşin Krallığı / Nisan 2007 - Senaryo - Yönetmen
5. U Dönüşü / Mayıs 2007 - Senaryo - Yönetmen
6. Karşımdaki / Mayıs 2008 - Senaryo - Yönetmen
7. Empati / Haziran 2009 - Senaryo - Yönetmen
ÖMÜR KINAY FİLMOGRAFİ- Sanat Yönetimi - Yapım
1. Şüphe (Yön:Elif Ertürk) / Nisan 2007 - Sanat Yönetmeni
2. Karanlığı Taramak (Yön:Elif Ertürk) / Aralık 2007 - Sanat Yönetmeni
3. İkinokta Üst üste (Yön:Elif Ertürk) / Mayıs 2008 - Sanat Yönetmeni
4. Umut (Yön: Aykut Kıcı) / Haziran 2009 - Storyboard
5. 4 Çehar (Yön: Ömer Faruk Yardımcı) / Haziran 2009 - Yapım Koordinatörü
6. Empati (Yön: Ömür Kınay) / Haziran 2009 - Yapım
Etiketler:
canlandırma sineması,
istanbul kultur universitesi,
kısa film,
omur kinay
Özgeçmiş
1979 – İstanbul doğumluyum.
İstanbul Kültür Üniversitesi / Sanat ve Tasarım Fakültesi İletişim Tasarımı bölümü’nde 2005 -2009 (burslu) derece ile mezun.
2005 - 2006 ‘’Televizyon makinası’’, 2006 – 2007 ‘’Makina’’adlı, Okan Bayülgen’in talkshow programlarında Araştırma Grubu’nda görev aldım.
2008 Mobstar Media Ltd. 45 gün staj yaptım. İngiltere’nin Brighton sehrinde.
2009 haziran’dan itibaren Ingiltere’de yabancı dil öğrenimi görmekteyim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)