15 Kasım 2010 Pazartesi

LONDRA'DAN GÖSTERİLER - (Eugene Onegin Operası)

Londra'da bulunduğum 15 ay boyunca bana sponsor olan Sofra Restaurantları'nın sahibi Hüseyin Özer'den bir telefon aldım, ''Türkiye'ye dönmeden ne izlemek istersin?'' diye sormuştu, ben de tercihimi Opera'dan yana kullanmak istedim ve Pyotr Ilyich TCHAIKOVSKY'in bestelediği Konstantin Schilowski'nin Libretto'sunu yazdığı 3 perdelik Eugene Onegin operasını izlemek için Royal Opera House'a gittim. (Hüseyin bey'de bana eşlik etti) Bolshoi Operası ile sadece dört günlük özel bir gösterimdi bu.

Eugene Onegin'e burada hayat veren Bolshoi Operası'ndan 1970 Moskova doğumlu sanatçı Dmitri Tcherniakov'du.


Covent Garden'ın konumu;

Londra'da sahnelenen eserlerde son teknoloji mekanizmalar kullanılmaktadır. Sahneyi büyük koltuklardan rahatlıkla görebilirsiniz ve perde üzerinde ingilizce altyazılar ile eseri takip etmeniz mümkündür, Balkon izleyicisinin herbirine ise ayrı ayrı dijital gösterge konulmuş.

Londra'daki izleyiciye gelince, Dünya'nın heryerinden gelen seyirci, gerek kıyafetleri, gerekse davranış biçimleri ile buradaki havaya uyum gösteren görkemli, ciddi bay ve bayanlardan oluşmuştu. Bana göre Londra'nın merkezinde eğlenmek, opera ve müzikallere gitmek için gidilecek ilk yer Covent Garden'dır. Hafta sonlarında dolup taşan neşeli kalabalığı, açık alanları, meydanları, restaurantları, mağazaları ile...

Gösteri sonrasında kapısındaki kuyrukların sokaklara taştığı Publar'da arkadaşlarınızla sohbetler, yürüme mesafesinde Sinema filmlerinin galalarının yapıldığı Leicester Meydanı'nda Charlie Chaplin'in heykeline karşı kahvenizi yudumlamak. Çin yemekleri yemek ya da sadece o havayı solumak için China Town’a geçiş beş dakikanızı almayacaktır.

The Royal Opera House hakkında;



1728'de ilk kez Covent Garden - Londra'da kurulmuş, bina 1808'de yanmış. 18 eylul 1809'da Robert Smirke tarafından dizayn edilen bina ikinci defa açılmış ve ilk oyun olarak Macbeth sahnelenmiş.
5 mart 1856'da yeniden bir yangın sebebiyle hasar görmüş ve Edward Middleton Barry tarafından dizayn edilen tiyatro binası 15 mayıs 1858'de Meyerbeer's Les Huguenots oyunuyla üçüncü kez açılmış.
Birinci Dünya Savaşı zamanında İngiltere Çalışma Bakanlığı tarafından eşyalarına haciz konulmuş.
The royal opera house 20 şubat 1946'da  The Sleeping Beauty ile yeniden perdelerini açmış.
14 ocak 1947'de Bizet'in Carmen'i sahnelenmiş. 1990'larda yeniden yapılandırılan bina 2268 kişi kapasiteli.



Eugene Onegin Eseri hakkında;

Opera: Aleksandr Sergeyeviç Puşkin'in 1833 yılında yayımladığı aynı adlı romanını temel almıştır. ilk defa 29 mart 1879 tarihinde Moskova Maly Tiyatrosu'nda oynanmıştır. Lirik opera'nın en bilinen örnekleri arasındadır. Türkiye'de ise ilk kez 1963 yılında Ankara'da temsil edilmiştir. (wikipedia)



Roman: Rus edebiyatının en önemli klasik eserlerinden biri niteliğindeki manzum roman, sonradan Rus edebiyatinda bulunan roman kahramanlarına bir örnek olarak alınmıştır. 1825 ile 1832 arasinda bir fasiküller serisi halinde ilk defa yayınlanmış ve birinci tüm basımı ise 1833de hazırlanmıştır.

Ana tema: Gerçek hayat ile edebiyat eserlerinde incelenen hayat arasındaki farktır. Kişiler okudukları edebiyat eserlerini ve edebiyat sanatını gerçek sanarak hayatlarında bunları uygulamaya çalışmaktadırlar. Romantik bir kız olan, Tatiana, Avrupa dillerinde yazılmış romantik eserleri okuyup hayatını bunlara uydurmaya çalışmaktadır. Annesi gerçek hayatın bu eserlere hiç uymadığını devamlı olarak ona söylemektedir fakat burada bir acayip paradoks ortaya çıkmaktadır; Puşkin'in eseri de bir edebiyat eseri olup gerçek değildir; o zaman bu gerçek olmayan eserin akışı nasıl olup da gerçeği açıklar? Eser Batı Avrupa Edebiyatının klasik eserlerine devamlı birçok atıflarda bulunmaktadır. (wikipedia)

Opera, genellikle tarihi veya mitolojik konulu bir drama eşliğinde ortaya konan, müzikal ve teatral fırmda bir sahne eseridir. Klasik Batı müziği geleneğinin önemli bir parçası olan opera, bir tiyatro eserinde bulunan bir çok unsurun yanısıra, müzikal form veya dansın da içselleştirildiği bir yapı bütünlüğüne sahiptir.

Libretto ise Opera, Operet, Oratoryo, Bale, Müzikal gibi sahne eserlerinin yazılı metinlerine verilen addır. Müziğin sözü olarak tanımlanabilir. Şiirsel ifadeler ile anlatımı müzik ile bütünleştirir. (turkcebilgi.com)

Fotoğraflar Ömür Kınay tarafından çekilmiştir.



12 Kasım 2010 Cuma

En zor iş benimkisi

Şimdi sizlere yaklaşık iki ya da üç sene evvel yaşadığım bir anımdan bahsedeceğim; Kahramanlardan biri yönetmen ve oyuncu Cansel Elçin, onunla 2005 yılında Kırık Kanatlar dizi setinde (Ayvalık)'ta tanıştık ve arkadaş olduk, yolculuğumuz ve bu güzel dostluğumuz onun mütevaziliği ve içtenliğiyle Paris'e kadar uzandı.

Bir gün yine telefon ile konuştum, kısafilm ve sinema ile ilgili olduğumu bildiğinden fırsat buldukça beni çekimlere davet ederdi ve dizinin setine davet etti, okuldan çıkıp, taksiyle Hatırla Sevgili dizisinin setine gittim.

Set'te hastane planları çekiliyordu ki, neredeyse iki saat oldu aynı mekandaydık, çekim aralarında ufak ufak bir iki kelime ancak edebiliyorduk.

Kamera arkasında ben çekimleri izlerken Figürasyondan kırklı yaşlarında bir bayan yanıma geldi; hanımefendi hasta yakını rolündeydi, çekimler esnasında ana karakterlerin yanından yürüyerek kameraya girip, görüntüden çıkıyordu, tabi çekimler yakın planlar, genel planlar ve tekli - ikili planların çekimleri için çokca tekrarlanmak zorunda olduğundan, hanımefendi sıkılmış olacak ki bana ''ayyyy en zor da sizin rolünüz saatlerdir o sandalyede oturuyorsunuz'' dedi.

Kısa süreli algılama sorunu yaşadıktan sonra kendime gelip, gülmeye başladım onun kırılacağını düşünerek bir süre durumumu belirten bir açıklama yapamadım ve sonunda gülümseyerek ''ben gerçekten tekerlekli sandalyeliyim'' diyerek durumumu aydınlığa kavuşturdum.

Tabi engelliler bu ülkede öyle istedikleri zaman istedikleri yerlere kolaylıkla gidemedikleri için evden çıkmadıklarından hanımefendi haklı olarak beni engelli olarak düşünememişti.

29. Istanbul Kitap Fuarı - TÜYAP izlenimlerim

30 ekim - 7 kasım 2010 tarihleri arasında Beylikdüzü Tüyap'ta gerçekleşti; açılış günü ve kapanış günü olmak üzere iki defa gidebildiğim fuar oldu, fuarın kalabalıklığı her geçen yıl artmakta.

Fuar'da ilk ziyaret ettiğim firma Taschen yayınları oluyor, fakat ne yazık ki Animation Now isimli kitaptan sonra animasyon ile ilgili başka kitap çıkarmayan Taschen'den Ilustration Now serilerini her geçen yıl birer birer satın alıp kitaplığıma koyuyorum; David LaChapelle albümü'nü gördüm ama fiyatından ötürü satın alamadım (tamamen duygusal).

İmza günlerinde ise Hıfzı Topuz, Ataol Behramoğlu ve Emre Kongar ile sohbet edip, tanışma fırsatı bulabildim.


Fuar'ın kapanış gününde Turgut Özakman'ın Bilgi Yayınevi'nde imza günü vardı ancak; kendisi için özel hazırlatılmış telefon kulübesini andıran, halktan kendini soyutladığı yapıdan rahatsızlık duyduğumu belirtirken, Turgut Özakman geldi ve yüzüne maske takıp, eline eldivenlerini geçirerek, yanında bir koruma görevlisi eşliğinde kitapları imzaladı. Yayınevi'ne tepkiler gelmeye başladı, kendisinin ''hasta olup olmadığı?''soruldu, ''yaşının ileri olmasından dolayı, kendini koruma amaçlı alınan bir önlem olduğu'' cevabı tarafımıza bildirildi. Tüm bu olumsuzluğa rağmen fuarda en favori imza sırası kendisi içindi.
Tabi bu tür durumlarda insanlar ikiye ayrılır; ''ne olursa olsun okurlarına saygı gösterip gelmiş diyenler'' ile... ''o zaman evinde otursaydı da, böyle saygısızlık etmeseydi'' diyenler.

Bu arada 6 kasım tarihinde Tüyap'a gitme niyetim vardı, bazı sevdiğim yazarlardan dolayı ancak, bir gece önce NTV'ye konuk olan Cem Yılmaz'ın o tarihte imza günü olduğunu duyup, iptal etmiştim, Cem Yılmaz'ı sevmediğimden değil, mahşer yeri gibi olacağını düşündüğümden; iyiki de gitmemişim, çünkü o tarihte fuara gelen ziyaretçi sayısı 350.000 imiş.

5 Kasım 2010 Cuma

Migros duyarlılığı (Engelliler için Alış-veriş arabası)

4 kasım 2010 günü, mezun olduğum İstanbul Kültür Üniversite'sine hocalarımı ve arkadaşlarımı ziyarete gitmiştim (hoş bunu haftada bir gün bazen de iki olmak üzere tekrarlıyorum, okulumu ve hocalarımı seviyorum).


Okulun yanında bulunun Airport AVM'ye uğradım, evime dönmeden biraz alış-veriş yapmak için; alış-veriş için seçtiğim firma Migros'du, kapıdan girince bizim alıştığımız küçük alış-veriş sepetlerini aramaya başladım çünkü ancak o sepeti kucağıma koyup mağazada bağımsız dolaşabilme imkanım var, büyük olan tekerlekli sepetleri, tekerlekli sandalye ile aynı anda kullanmanız mümkün değildir; neyse...

bulamayınca da mağaza görevlilerinden yardım istedim ''Güvenlik sebebiyle kaldırıldı'' cevabını aldım, bunun üzerine ''Engelli alış-veriş sepetiniz var mı?'' diye sorduğumda...dikkat edin ''var mı? - nerede''diye sormadım çünkü henüz ülkemizde bunun yaygınca kullanıldığı bir yer göremedim, ilk kez 2006'da İngiltere'ye gittiğimde Tesco marketler zincirinde görmüştüm. Tabiiki ellerinde mevcut böyle bir sepet yoktu (diğer şubelerden emin değilim belki 5M'de vardır), mağaza görevlileri bana alış-veriş süremde bir kişinin eşlik edebileceğini söylediler, çok da naziklerdi.(ben o kadar nazik kalabildiğimi söyleyemeyeceğim, olumsuzluklar çileden çıkarıyor)
Pek tabii kendilerinin atladığı birşey değildi bu, Migros Yönetimi'nin atladığı kusurdu. Şikayetimi ve bilgilerimi yanıma gelen bir hanımefendi not aldı. Alış-verişimi ise onların nazik yardımını reddederek, elimdekileri tek tek bir kasaya getirip bırakmak suretiyle devam ettirdim, çünkü Engelli olmak her işiniz için birinizin sizin peşinizden koşması demek değildir!..

İhtiyaç duyduğumuzda ve ya  ENGELLENDİĞİMİZDE biz bunları ifade edebilecek nitelikte kişileriz.

Birazcık vaktimden çaldım ama teker teker de kasaya getirip bırakıp, alış-verişime devam etmek suretiyle, tamamladım.

Ve bugün 24 saat tamamlanmamıştı ki Migros tarafından arandım; ''Şikayetimin değerlendirildiği, haftasonu tüm Migros şubelerine Engelli Alış-veriş sepetlerinin temin edileceğini'' tarafıma bildirdiler.



Fotoğrafta gördüğünüz Bedensel Engelliler için tasarlanmış, bütün tekerlekli sandalyelere uyumlu Engelli alış-veriş arabasıdır, tekerlekli sandalyenize kimsenin yardımı olmadan, üzerinde (sağında ve solunda) bulunan iki mandalımsı bir mekanizma ile sandalyenize monte edilip, (ellerinizle onu tutmanıza gerek kalmadan) siz sandalyenizin lastiklerini çevirdikçe o da sizinle beraber ilerleyebilecek bir tasarımdır.

(Özel olarak ekstra ilgilenen Airport AVM MİGROS Mağaza sorumlusu İsmail Hocaoğlu'na teşekkürler)

Teşekkürler Migros bu duyarlılık ve saygı için diyorum.