Kasım 2010 zamanında Cirque Du Soleil'in Londra gösterileri ile ilgili yazımı blogumda yayınlamıştım. Şimdi ise yazma sırası İstanbul gösterilerinde.
Ekim 2009'da İngilteredeyken 2010'un Ocak ayında grubun 25.yıl kutlamaları çerçevesinde Royal Albert Hall'de sahne alacaklarını öğrenip, bilet almak için sabırsızlanmıştım ve keşke Türkiye'ye de gelseler diye yeniden içimden geçirirken Şubat 2011 (neredeyse 1 yıl geçmeden) de İstanbuldalar.
Pozitif yapım, Akbank ve Biletix sayesinde Türkiye'ye Saltimbanco gösterisi ile ilkkez geliyorlar, ev sahibi mekan ise Zeytinburnunda bulunan Abdi İpekçi Arena (eski adıyla Abdi İpekçi spor salonu)
Fotoğraf cep telefonu ile çekilmiştir.
Saltimbanco gösterisi ile ilgili Biletix sayfasından alıntı bir bilgiyi aktarıyorum; ''Saltimbanco Franco Dragone tarafından sahneye konan Cirque Du Soleil gosterilerinden bir tanesi; Cirque du Soleil’in yaratıcısı Guy Laliberte, Saltimbanco gösterisi için hayatın kutlanışı sözlerini kullanıyor. Farklı sanat türlerini harmanlayarak şimdiye kadar görülmemiş orijinallikte bir gösteri sunan Saltimbanco topluluğunun sanat anlayışı 8 farklı değerden oluşuyor: akrobasi, tiyatro, hayal gücü, dans, cesaret, hüner, zarafet ve çok kültürlülük. Renkli karakterler ve hipnotize edici sahne tasarımıyla epik bir gösteriye imza atacak efsane topluluk, 51 kişilik kadrosu ve hikâyede öne çıkan teatral karakterleri, barok görselliğiyle şimdiye kadar Türkiye’de görülmemiş büyüklükte bir şova hazırlanıyor. Kimi zaman komik kimi zaman dramatik tonlara sahip bu gösteride, trapez, akrobasi, denge ve jonglörlük üzerine farklı bölümler yer alıyor. Konusu dahilinde İstanbul gibi büyük metropollerin dinamiklerinden ilham alan Saltimbanco, şehrin ruhunu yansıtan çok renkli ve uzun süre hafızalardan silinmeyecek bir gösteri için İstanbul’a geliyor''.
Türk izleyicisi ve Cirque Du Soleil
Gelelim izlenimlerime grubun gösterileri ile ilgili ahkam kesebilecek biri değilim ancak ''Varekai'' ile kıyaslamam gerekirse umduğumdan az bir memnuniyetle şovdan ayrıldığımı söyleyebilirim; kişiden kişiye yorumlar elbette farklılık gösterecektir ancak gerek Türk izleyicisi, gerekse mekan keyif almamı en baştan önledi, gösterinin başlamasından on dakika önce salondaki yerimi almıştım...malum Türklüğümüzü belli etmenin ilk kuralı tüm organizasyonlara geç gitmemizdir ya, gösteri başlayalı onbeş dakika oldu hala önümden gelen geçen insanlar, birbirinin yerine oturmuş izleyiciler, karmaşa hepsi bir birini kovalarken o gösterinin ilk anlarından hiç bir şey aklımda kalmadı, he bir de olmazsa olmazımız patlamış mısırlar, sıcak içeceklerimiz olmadan havaya giremeyiz vs. bir kere Cirque Du Soleil alışılmış sirk gösterisi değildir, bir tema üzerinden gidilir; belli bir kompozisyondadır herşey tüm bunları ve bence gösterileri baltalayan üç atıştırmalık kendini orada gösterdi, patlamış mısırlar, çerezler, kahveler...peki ne işi vardı? Bu organizasyonda buna nasıl izin verildi? Royal Albert Hall'de kesinlikle yiyecek ve içecek ile salona girilmesi yasaktı, gösterinin arasında 30 dakikalık mola verilmişti ve restaurant, kokteyl bölümü, kafeterya birbirinden bağımsız katlar ve alanlarda ayrılmışlardı.
Bir de gösteriyi maalesef yerimde izleyemeyen zavallı ben; zavallılığım Golden Circle'da izlemek zorunda olduğum için, ne demek bu? 165 tl.lik biletlerin olduğu yani Elit (bana göre havalı) tabakanın (ne kabayım, Elit kesimin) bulunduğu yerdeyim, param olduğundan değil, tekerlekli sandalyeli olduğumdan bana en uygun yerin orası olduğu için (Biletix okusa ''yine de yaranamadık'' derler ama yok yok ben yine de çok teşekkür ediyorum gösterdikleri yardıma)...Bu Elitlerin çoğunluğu ''ay alkışlasak mı ki, aman ne var canım adamlar üç beş zıplıyor işte'' duygusuyla mı hareketle nedir, ne bir coşku, ne bir alkış.
Palyaço olarak seyircilerden istediği birini sahneye davet edip, gösterideki güldürmeceyi sağlayan ise Amo Gulinello.
Gösteride orjinalinde olan bazı performansların sergilenmediğini gördüm, mesela artistik bisiklet gösterisini gerçekleştiren Ivan Do Duc'un olmadığı dikkatimi çekti; oysaki İstanbul'un pek çok yerindeki tanıtım afişlerinde fotoğrafı vardı.
Fotoğraf internetten alınmıştır. (Ivan Do duc)
Ayrıca gruba ait hediyelik eşya ve DVD satışlarının yapıldığı stantta; tek satın alınabilecek obje buzdolabı mıknatısıydı, Maskeler ise gösterişsiz ve çok adi bir malzemeden alelade özensizce yaptırılmış şeylerdi, İngiltere'deki stantla hiç alakası yoktu.
Fotoğraf çekme meraklısı bizler
Fotoğraf makinesi ile gelinmemesi bilet aldığımız anda yazılı ve sözlü olarak bildirilmişti ama salonda flashlı çekimlerden Dış Mekan hissiyatındaydık; görevlilerin bu izleyicilerin yanına gelerek uyarı yapması da beş para etmedi, 20 dakikalık mola da Abdi İpekçi Arena'da arka arkaya uyarılar yapılmaya başlandı ''Performans gösteren sanatçılarımızın güvenliği açısından fotoğraf çekilmemesi rica olunur''
nerdeeeeee!..
Fotoğraf cep telefonu ile performans öncesi tarafımdan çekilmiştir.
Varekai ve Saltimbanco
Cirque Du Soleil'in Yunan mitolojisinden, Ikarus'un hikayesinden esinlenerek gerceklestirdiği gösterinin adıdır Varekai; mitolojik olması sebebiyle taşıdığı öğeler sahnede uçusan kanatlar vb. olunca daha lirik bir anlatım ve buna uygun olarak kullanılan müziğin sakinliği bende Varekai'nin Kusursuz olduğunu düşündürüyor.
Saltimbanco ise Metropol'de yaşayan bizlerin hayatları üzerinden çıkış temalı performansı ve müziklerinin Rock olması sebebiyle Varekai'nin bir adım gerisinde olacaktır benim için ama bu demek değildir ki bu gösteri kötüdür; bunu yukarıda bahsettiğim olumsuzluklar, mekanın şartlarının uygunsuzluğu ve Türk izleyicisiyle düşününce durum böyle şekillendi.
Tavsiyem...
Cirque Du Soleil'in hangi gösterisi gelirse gelsin mutlaka gidin, görün...Siz isimleri duyulmuş yazarlar ise yerden yere vurduğunuz gösteri gruplarının performanslarını eleştirirken önce kendinizden başlayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder